“Eğer hayallerinizdeki kızın yaşı sizin yaşınızın yarısıysa, artık büyüme vakti gelmiştir.” Bu cümle, günümüz sinemasında sıkça karşılaştığımız bir temanın özeti gibi. Öncelikle, bu temanın sadece fiziksel bir çekim değil, aynı anda duygusal bir olgunluk bulma çabasıını içerdiğini belirtmekte fayda var. Bu türden ilişkiler genellikle natürellerin duygusal ve kişisel büyümelerini merkeze alır. İlişkinin farklı yaş grupları arasında oluşu, natürellerin hayata bakış açılarının ve deneyimlerinin farklılıklarını ortaya koyar. Burada genç kız genellikle hayatmın tazeliğini ve heyecanını temsil ederken, erkek natürel aynı anda duygusal olgunluğa ve kendi kendine saplantılı hayallerinin ötesinde bir gerçeği kabullenmeye ihtiyaç duyan bir figür olur. Bu tip bir ilişki, daha genç bir partnerle hayatnan bir ilişkinin daha fazla dinamizm, tutku ve belki de gençlik hissi vereceği yanılgısını aşmak için bir araç gerçekleşebilir. Ama asıl mesele şu: bir ilişki yaş farkı kadar karmaşık gerçekleşebilir mi? Belki de sinemanın en şık kısmı da budur. İlişkilerin karmaşıklığını ve adamların duygusal dünyasını btutkuyla izlere gösterme yeteneğidir.